20 Ocak 2007 Cumartesi

buyuk buyuk

Dunya duzeni ne ara kim tarafindan kurulmus birseydir mirim soyler misiniz bana? Ulkelerin cikarlari - daha dogrusu bireyler icin ulkelerinin cikarlari - diye birsey varoldugu surece bu dunya boyle - savaslarla, oldurmelerle, kavgalarla, fakirlikle, haksizliklarla- kavrulup gidecek kendi yaginda. Ulkelerin cikarlarindan once, bireyler kendi cikarlarinin ucunun nereye dayandigini bilmedikleri, kestiremedikleri surece, baskalariyle birarada yasamayi bilmedikleri, ogrenmedikleri surece bu dunya boyle - mutsuzlukla, aciyla, kavgayla, kanla- kavrulup gidecek bizleri de alip icine.
Her birimiz olan biteni degistirme gucune sahibiz. Ancak - bunun basarili olmasi, kalici ve surekli olmasi icin iki sey gerekiyor: birini sevmek ve "oteki"nin varligini istemek. Her kisi icin uygulanabilir iki sey. Ve her kisi uyguladigi surece dunyayi daha guzele dogru degistirecek iki sey.
Tek korkum genetik. "Kotu"luk denilen seyin genetik olmasi korkutuyor beni. Ama yine de otokontrolu olan, dengesi herkesi yaklasik ayni oranda mutlu eden bir isleyiste kotuluklerin de buyuk olcude kontrol altina alinabilecegine, kotuye meyillerin isleyise ayak uydurabilecegine, saklandiklari yerlerden hic cikmayacaklarina inaniyorum. "O yapiyor ben neden yapmayayim" dusuncesinin "iyi" - yani herkesi yaklasik ayni oranda mutlu eden, herkese ayni sansi taniyan: demokratik bir isleyis- bir yonde de, iyiye yonelmek icin de varolabilecegini dusunuyorum.
Kisa ve uzun vadede hem bireyin kendisi hem de herkes icin olabilecek en iyi duzenin demokrasi oldugunu dusunuyorum ben. Isterse dunya melegi, adalet timsali biri ciksin gelsin, adam etsin butun ulkeleri; insanlar demokrasinin farkina varmadikca o duzen surup gitmez, o biri olunce simdiki halini gelir bulur.
Saygi duymali insan kendinden baska varliklara da. Ve birini sevmeli; ister yar, ister anne baba, ister kardes, ister dost olsun sevdigi. Birini seven birey bir baskasi tarafindan sevilen birine kiyamaz gibi geliyor bana; cunku sevdigini kaybetmenin acisi ne menem birseydir anlar, hissedebilir:
"Iki kisi, duruyorlar orta yerde: bir metro duragi, durakta yalnizlar. Birinin elinde silah digerine dogrultmus tutuyor, silahi dogrulttugu kisinin yuzu yan donuk ona bakmiyor. Yo, biri daha var; yalniz degiller. Basina silah dogrultumus olanin arkasinda, biraz uzaginda duruyor. Gozleri kipirtili - hani su Japon cizgi filmlerinde aglayan karakterlerinki gibi. Ben diyor, silahi tutana, onu seviyorum. Ben, diyor, sana hicbir sey yapmadim, ama sen simdi benim sevdigimi vurursan bana en buyuk kotulugu yapacaksin. Ocunu, sana yaptiginin bedelini, ofkeni, hakkin oldugunu dusundugunu ondan degil benden almis olacaksin. Ben, onu seviyorum."
Ulkelerden bahsetmiyorum ben; insanlardan bahsediyorum. Birini sevmek ve kendinden baska varliklara saygi duymak; onlarin varligini, onlarin da kendi gibi haklara, kosullara sahip olabilme sansini-ozgurlugunu (Ayni haklara ve kosullara sahip olarak baslarsin yola, sonra herkes kendi yeteneklerine gore kosullarini gelistirir. Adalet herkesin bu haklari ve kosullari birbirine saygiyla, digerininkini yok etmeden kullanmasi icin calisir.) istemekten bahsediyorum.
Ulke politikasindan sozetmiyorum; birey politikasindan soz ediyorum. Buyuk buyuk laflarmis gibi duruyor bunlar ama degil; kucuk, sadece kisilerin kendi icin laflar; senin, benim icin laflar.

Hiç yorum yok: